İki Silahşor (II)

İki Silahşor (II)
İki Silahşor (II)Nameİki Silahşor (II)
Type (Ingame)Görev Eşyası
FamilyBook, İki Silahşor
RarityRaritystrRaritystrRaritystrRaritystr
DescriptionKomplo, intikam, adalet ve kötülükle ilgili, Fontaine'i kasıp kavuran bir kitap serisi.

Table of Content
Item Story
Obtained From
Gallery

Item Story

...
"Buraya kadarmış." İki tabanca aynı anda Baronun kafasına doğrultuldu. Silahların birinden damlayan kan sesi, Baronun hayatının geri sayımı gibiydi. "Şıp, şıp, şıp..."
"İşe yaramaz pislikler." Baron, iki tetikçinin arkasında yerde duran korumalara bakarak içinden küfretti. "Onlara o kadar da para ödedim... Boşunaymış!"
"Kim olduğumuzu biliyor musun?" diye sordu tetikçilerden biri.
"Bilsem ne olacak?"
"Cehennemdeki yargıca anlatırsın seni oraya kimin gönderdiğini."
Yüzüne, gözlerine ve kulaklarına çarparak esen fırtınaya rağmen damlayan kanın sesi çok netti. Şıp, şıp, şıp...
"... Kim olduğunuzu biliyorum. Iris... Tulipe... Benim çocuklarımsınız." dedi Baron. Direnmeyi bırakmıştı. Bu fırtınalı gecede iki büklüm halde çamurlu zeminde yatıyordu ve yorgundu.
Tulipe tükürdü.
"Ne cüretle babamız olduğunu iddia ediyorsun! Yirmi yıl önce annemize zorla zehir içirip onu öldürürken yüzünde nasıl bir ifade vardı çok merak ediyorum."
Baron iç geçirdi ve gözlerini kapatarak olanları hatırladı. Şaşırtıcı bir şekilde, her şey düşündüğünden çok daha kolay oldu.
Kadının gözleri, birden kendi gözlerinin önünde belirdi.
Ona aşık olmamak mümkün müydü?
Mükemmel vücut hatları, kulağa müzik gibi gelen kahkahası... Bir odadan diğerine geçerken göz ucuyla ona bakmıştı.
Kahverengi gözleri, berrak bir göl gibi derindi ve gece gökteki yıldızlar gibi parlıyordu.
Onu nasıl geri çevirebildi ki?
"Benimle evlenir misin?" Kadının gözlerinin içine bakarken ona hayır diyemedi.
Peki kadın ona nasıl ihanet edebildi?
Neden birlikte kaçalım demişti, neden daha fazlasını istemişti ki?
Şıp, şıp, şıp...
"Çok fazla şey istedi..." dedi Baron gözlerini açarken.
"Annem hiçbir şey istemedi. Herkes gibi huzurlu bir hayat istedi sadece." diye karşılık verdi Iris. Tabancasının kabzasından kan damlıyordu ama eli titremiyordu.
"Servetimden vazgeçmemi ve onunla kaçmamı istedi!" diye bağırdı Baron. Çocuklarının, servet ve gücün ne demek olduğunu anlamadıklarından emindi.
"Kibrinden vazgeçmeni ve ona vadettiğin gerçek aşkı vermeni istedi." dedi Iris.
"Benim yerimde olsaydınız siz de aynı şeyi yapardınız!"
"Hayır." dedi Tulipe kendinden emin bir şekilde. "Biz servet ve güç için sevdiklerimizi öldürmezdik. Bu yalnızca şeytanın yapabileceği bir şey."
Baron başını salladı. Artık tartışmak istemiyordu.
Şıp, şıp, şıp...
"Bunu yapınca ne olacak?" diye sordu hem kendine hem de tetikçilere.
"Annenizi kaybettiniz ve babanızı öldürmek üzeresiniz. Bunu yaptığınızda elinize benim kanım dışında ne geçmiş olacak?"
Iris ve Tulipe birbirlerine baktılar. İkisinin de gözlerinde tereddüt yoktu.
"Adalet."
İki el silah sesi duyuldu, geceyi yırtan şiddetli bir gök gürültüsü gibiydi. Tüm yağmur damlaları korkuyla titredi.
Yağmurun altında hareketsiz halde durdular. Fırtına adeta şehri yıkıyordu ama hiçbir şey onların sessizliğinden daha gürültülü değildi.
Uzun bir süre geçtikten sonra Iris bir Gökkuşağı Gülü kopardı ve Baronun göğsüne koydu. Daha sonra kendini erkek kardeşinin kucağına bırakıp ağlamaya başladı. Gözyaşları yağmura karıştı ve toprağa, ölüler diyarına doğru akıp gitti...
Vücudu birden titremeye başladı ve Tulipe'in kıyafetini yakaladı.
"Sorun nedir Iris?"
"Bak." dedi az önce kopardığı Gökkuşağı Gülünü göstererek. Çiçek karanlıkta sessizce açmıştı ve Baronun kanı kadar canlıydı.
"Annemin en sevdiği çiçek... Açtı."

İki Silahşor, s. 358

Obtained From

Shop

Name
Hubel Shop
items per Page
PrevNext

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

TopButton