Bir Sarhoşun Hikayesi

IconNameRarityFamily
Bir Sarhoşun Hikayesi (I)
Bir Sarhoşun Hikayesi (I)3
RarstrRarstrRarstr
Book, Bir Sarhoşun Hikayesi
Bir Sarhoşun Hikayesi (II)
Bir Sarhoşun Hikayesi (II)3
RarstrRarstrRarstr
Book, Bir Sarhoşun Hikayesi
Bir Sarhoşun Hikayesi (III)
Bir Sarhoşun Hikayesi (III)3
RarstrRarstrRarstr
Book, Bir Sarhoşun Hikayesi
Bir Sarhoşun Hikayesi (IV)
Bir Sarhoşun Hikayesi (IV)3
RarstrRarstrRarstr
Book, Bir Sarhoşun Hikayesi
items per Page
PrevNext
Table of Content
Bir Sarhoşun Hikayesi (I)
Bir Sarhoşun Hikayesi (II)
Bir Sarhoşun Hikayesi (III)
Bir Sarhoşun Hikayesi (IV)

Bir Sarhoşun Hikayesi (I)

Bir Sarhoşun Hikayesi (I)
Bir Sarhoşun Hikayesi (I)NameBir Sarhoşun Hikayesi (I)
Type (Ingame)Görev Eşyası
FamilyBook, Bir Sarhoşun Hikayesi
RarityRaritystrRaritystrRaritystr
DescriptionMondstadt'ın sarhoşları hakkında anlatılan meşhur hikayelerden biri. Bir sarhoş yanlışlıkla kurtların bölgesine girer ve orada bir başına yaşayan aç kurt ile karşılaşır.
Karahindiba şarabının adeta bir nehir gibi aktığı diyarda, şarap kokusuyla birlikte inanılması güç masallar da dilden dile yayılıyor.
Hayatını içerek geçiren sarhoşlar tarafından abartılarak anlatıldığında zorlama masallar her daim dilden dile yayılır. Çünkü bu hikayeler, sarhoşların yamuk ağızlı konuşmasıyla ve hayatlarından eksik olmayan mide bulantısına yol açan sallanmalarla birlikte ortak bir paydada buluşur. Bunlar her ne kadar sakar ve tuhaf olsa da aynı zamanda hepsi oldukça eğlencelidir.

Efsaneye göre, bir zamanlar Mondstadt'ta namı yürümüş bir sarhoş yaşıyormuş. Av sezonu dışında, Pınarköy'deki her avcı gibi o da kolay kolay sarhoş olmazmış. Ama yine de sarhoş olana dek içermiş. Ne zaman içse, para kesesindeki son Mora ve bardağındaki son şarap damlası bitene kadar handaki bardan ayrılmazmış.

Günlerden bir gün, bizim sarhoş içkiyi fazla kaçırdığı eğlenceli bir gecenin ardından evin yolunu bulmak için yola koyulmuş. Etrafı bulanık gören avcı, baş dönmesinin sebep olduğu denge kaybıyla yolunu şaşırıp kendisini kurtların kol gezdiği bir ormanda bulmuş.

Tabii ki günümüzde Kurtlar Diyarı'na Kuzeyin Şanlı Kurt Kralı hükmediyor ve ormanın korkutucu havası sarhoş olmayan ziyaretçileri bölgeden uzak tutmaya yetiyor. İhtiyar avcılara göre Kurt Kralı, hoş karşılamadıkları yabancıların bölgelerine girmesini engellemek için bütün kurtların ruhunu bir araya toplamış.
Fakat bizim sarhoşun hikayesi, Kurt Kralı'nın ve kuzey rüzgarının ormanı ele geçirip kurt ırkına düzen ve barış getirmesinden çok uzun zaman önceymiş. O zamanlarda orman, kurtların hayatta kalmak için savaş verdiği tehlikeli bir bölgeymiş. İnsanların bihaber olduğu gözden ırak bu bölgede, kurtlar arasında şiddetli bir kan davası yaşanıyormuş.

En azından kendisini ormanın derinliklerinde bulan sarhoş, bu durumdan bihabermiş.

İçindeki sarhoş cesaretiyle, karanlığın içine doğru yol almış. Ne her birkaç adımda takıldığı ağaç kökleri onu bu durumdan vazgeçirebilmiş, ne de zaman zaman suratına bir tokat gibi çarpan ağaç dalları.
Çok geçmeden bir varlık, yeşil gözlerini sarhoş adamın üzerine dikip her hareketini izlemeye başlamış.
Bu varlık, sarhoş adamı sessizce takip eden bir kurtmuş. Kurt kendi kendine şöyle demiş:
"Hayatımda böyle bir şey görmedim."

İster tepeden tırnağa zırh kuşanmış bir şövalye olsun, ister yırtık kıyafetleri olan bir kaçak, yüzyıllardır hiç kimse kurtların yaşadığı bu ormana girme cesaretinde bulunmamış. Zalim soylular bile kölelerini o bölgeye sürgüne göndermiyormuş çünkü vahşi kurtlarla başlarını belaya sokmak istemiyorlarmış.

"Yine de bu garip adam, tek başına buraya gelme cesaretinde bulundu demek. Ne kadar da enteresan!"
Yalnız kurt, sarhoş davetsiz misafiri ormanın derinliklerine doğru takip ederken yaşadığı bu olayı anlamlandırmaya çalışıyormuş. Burnuna gelen alkol kokusundan kaçınmak için de elinden geleni yapıyormuş.

Bir Sarhoşun Hikayesi (II)

Bir Sarhoşun Hikayesi (II)
Bir Sarhoşun Hikayesi (II)NameBir Sarhoşun Hikayesi (II)
Type (Ingame)Görev Eşyası
FamilyBook, Bir Sarhoşun Hikayesi
RarityRaritystrRaritystrRaritystr
DescriptionMondstadt'taki meşhur sarhoşlar hakkında anlatılan birçok hikayeden biri. Bir başına yaşayan aç bir kurt, Mondstadtlı bir sarhoş ile karşılaşır.
Kurtların insanlara kıyasla çok daha iyi koku aldığı herkesin bildiği bir gerçektir. Başka bir deyişle, kurtların burnu çok daha hassastır.
O halde zil zurna sarhoş olmuş avından yayılan alkol kokusunun kurdun gözlerini yaşartması, çok da şaşırtıcı olmasa gerek.

"Nasıl olur..." diye düşünmüş kurt.
Kurt, ormandaki vahşi yaşamın içinde doğup büyüdüğü için o geceye kadar insanlarla hiçbir etkileşime girmemiş. Bir zamanlar Berrak Göl'den geçerken burnuna şarap kokusu gelmiş ama o kokunun kaynağını bilmiyormuş. O maddenin insanlar için önemini ise hiç mi hiç anlamamış.

"Belki de bu enteresan adam kokarcaların bir akrabasıdır. Uzun zaman önce burada olduğumu fark etmiş ve şimdi de kaçmak için beni zehirlemek istiyor olabilir!"
Kurt, alkol gazının saldırısına karşı kendini hazırlarken bu olasılığı düşünmüş. Adımlarını hızlandırıp tedbirli bir şekilde sarhoşun arkasına geçmiş. Buradan avını detaylı bir şekilde inceleyebiliyormuş.

Kurtlar dikkatli ve her olasılığı göz önünde bulunduran varlıklardır. Sarhoşlar ise bambaşka bir türdür.
Fakat şarap her ne kadar aklı bulanıklaştırıp sezileri köreltse de, bazen insanları etrafındaki en ufak değişikliği fark edecek kıvama da getirebilir.
Belki de bu durum bilinçsiz bir şekilde ormanın derinliklerinde sallanarak ilerleyen sarhoşun, kendisini ormana girdiğinden beri gizlice izleyen kurdu fark etmesini açıklar.
Ya da kim bilir, belki de sarhoş adamdan etrafa yayılan alkol gazı yüzünden kurdun sivri zekası körelmiş ve pençelerinin altındaki dalları fark etmeden kırıp avına varlığını hissettirecek kadar dikkati dağılmıştır.

"Kim var orada? Tuvalet ne tarafta biliyor musun acaba?"
Kafası karışık sarhoş, etrafı bulanık gören gözlerini ovuşturmuş.
"Seni leş gibi kokan insan, kimsin ve neden böyle kokuyorsun?" diye homurdanmış kurt.
Burnundan solumaya, dişlerini sıkmaya ve hırlamaya başlamış.

Fakat kurdun kızgın bir ses tonuyla söylediği bu sözleri duyan sarhoş hiç korkmamış. Hatta bu durum biraz hoşuna bile gitmiş.
"Dostum! Belli ki seni bir şekilde kızdırmışım, kusuruma bakma. Ama Mondstadt geleneklerine göre hem sarhoş hem de sıkkın olamazsın. Pekala! Parlak ay ışığının altında, ormanın derinliklerinde birlikteyiz işte. Sana bir hikaye anlatmama ne dersin?" demiş sarhoş.
Bunu der demez okkalı bir şekilde geğirmiş.

O ana kadar bu geğiren şaklabanın saçmalıklarını dinlemeye kurdun hiç niyeti yokmuş. Hatta avının üzerine atlamaya ve dişlerini boynuna geçirip boğazını paramparça etmeye hazırmış bile.
Ama sarhoş öyle bir geğirmiş ki kurdun soluduğu alkol gazı iştahını kesmeye yetmiş de artmış bile. Her ne kadar istemese de sarhoşun bu teklifini kabul etmiş.
"Hrrr... O kadar da aç değildim zaten. Bakalım ne saçmalayacaksın."

Sarhoş adam kollarını açıp iyice gerinerek gürültülü bir şekilde esnemiş ve bunu yaparken birkaç tane karahindibanın uçuşmasına sebep olmuş.
Sonra başlamış bir masal anlatmaya.

Bir Sarhoşun Hikayesi (III)

Bir Sarhoşun Hikayesi (III)
Bir Sarhoşun Hikayesi (III)NameBir Sarhoşun Hikayesi (III)
Type (Ingame)Görev Eşyası
FamilyBook, Bir Sarhoşun Hikayesi
RarityRaritystrRaritystrRaritystr
DescriptionMondstadt sarhoşlarının anlattığı meşhur hikayelerden biri. Bir sarhoş, yalnız kurda eski bir hikaye anlatır.
Efsaneye göre çok uzaktaki çorak topraklarda gezinen yalnız bir kurt varmış.

Bu kurt bir zamanlar sürüsünün kralıymış. Avlanmada, savaşta ve yuva arayışında onlara liderlik edermiş. Şimdiyse o günlerden kalan yegane miras vücudundaki yara izleriymiş.

Açık arazilerden, terk edilmiş harabelerden, canavarların ve Perilerin bulunduğu zindanlardan geçerken sürüsüne yol gösterirmiş.
Çorak topraklar vahşi bir yermiş. Her geçen gün kurt kral daha da yaşlanırken, sürüsündeki diğer kurtlar birer birer eksilmiş. Zaman geçtikçe kurt sürüsü tarihe karışmış ve aralarından yalnızca yaşlı kurt kral hayatta kalmayı başarabilmiş.

Tanrıların egemenliğinin ötesindeki bu çorak topraklarda, şimdilerde yalnızca iyilik yolundan sapmış tanrıların ruhani grotesk kalıntılarının bulunduğu ve şu anda bomboş olan saraylarda eskiden Perilerin yaşadığı söylenir. Bu yüzden yanından geçtiği grimsi saraydan müzik sesi gelmesi, yalnız kurdun dikkatini çekmiş.

"İster bir kuş ister bir böcek şarkısı olsun, daha önce böylesine güzel bir ezgi duymadım. O kadar güzel ki açlığımı yatıştırdı."
Kurt meraklı bir şekilde grimsi salona girmiş, etrafı saran otların içinden yürümüş ve kırık bir lahdin yanından geçmiş. Bu lahdin üzerinde oranın eski hükümdarına ait bir portre hâlâ net bir şekilde görülebiliyormuş.

Sonunda içerideki odaya ulaşmış ve enstrümanını tıngırdatan hoş bir genç kız görmüş.
Boynu bükük kızın cildi oldukça solukmuş. Uzun zaman önce unutulmuş acıklı bir melodiyi narin parmaklarıyla udunda çalıvermiş.

Kurt, soluk tenli bu genç kızın önüne oturmuş ve kısa bir süreliğine de olsa açlığını, susuzluğunu ve yalnızlığını unutup sükunet içinde kızın çaldığı şarkıyı dinlemiş.

"Uzun zaman önce yitip giden bir sonbahar gecesindeki böceklerin cıvıltısı adeta sürgün edilenlerden oluşan bir koro halini almış. Zorlayıcı sürgün koşullarında yaşamaya çalışırlarken insanlığın en eski şarkısını söylüyorlar..."
"Bir zamanlar bedene dokunup ruhu doyuran ve bütün olgulardan sıyrılan şarkılar ve hatıralar, artık yalnızca geçmişten ibaret."
"Son şarkıcılar ve ilk Periler, meleklerin salonunda son melodisini çaldı."

Ormanda oynayan minik Periler de genç kızın çaldığı melodiye kendini kaptırmış ve saygı göstermek üzere kızın başına toplanmış.

"Bu çaldığın şarkı da ne?"
diye sormuş kafası karışan kurt. Çünkü söylediği her satırı, her kelimeyi ve her heceyi anlıyormuş. Yine de kızın konuştuğu dil, daha önce hiç duymadığı ve başka hiçbir şeye benzemeyen bir dilmiş.

"Perilerin şarkısı."
Demiş soluk tenli kız nazik bir sesle.
"Uzun zaman önce, bu şarkıyı insanların yaptığı acımasızlıklar üzerine yazmıştık. Ama şimdi kendi kaderimize yas tutmak için söylüyoruz."

Kurt yarım yamalak da olsa kızın şarkısına eşlik etmeye başlamış.
Kurdun boğuk ve hüzünlü sesi, mutsuz bir hayatın izlerini taşıyormuş.

"Hangi şarkıyı söylüyorsun?"
diye sormuş kız.

"Bizim şarkımızı."
Diye cevap vermiş kurt.

"Rezalet söylüyorsun."
Udunu tıngırdatmaya devam ederken, bu eleştiriyi yumuşatmaya tenezzül bile etmedi kız.
"Ama yine de benimle birlikte şarkı söyleyebilirsin."

Böylece hoş genç kızın ve bezgin yaşlı kurdun sesi, uzun zaman önce terk edilen sarayın odalarında yankılanmış. Günümüzde, oradan geçen maceracıların hâlâ içeriden garip ama kulağa hoş gelen bir melodi duyduğu söylenir.

"Ee, sonra? Hikaye bu kadar mı?"
Üzgün bir şekilde dudaklarını yalamış kurt ve demiş ki:
"Sanırım hikaye anlatma sırası bende."

Kurt boğazını temizledikten sonra başlamış bir masal anlatmaya.

Bir Sarhoşun Hikayesi (IV)

Bir Sarhoşun Hikayesi (IV)
Bir Sarhoşun Hikayesi (IV)NameBir Sarhoşun Hikayesi (IV)
Type (Ingame)Görev Eşyası
FamilyBook, Bir Sarhoşun Hikayesi
RarityRaritystrRaritystrRaritystr
DescriptionMondstadt'ta anlatılan meşhur sarhoş hikayelerinden biri. Bir kurt, Mondstadtlı bir sarhoşa şarap ve kurt hakkında bir hikaye anlatır.
Efsaneye göre Mondstadt'ın ilk şarabı kuzey rüzgarı estiği çağda yapılmış.

Kar ve Buz Kralları'nın egemenlik için savaştığı çağda, Mondstadt'ta yaşayan insanlar dondurucu soğuğa rağmen yabani meyvelerden ilk şarabı yapmış. Amaçları soğuktan donan parmaklarındaki acıyı azaltmak, sert ve merhametsiz buzla yüzleşmek için cesaret toplamakmış. O zamanlarda Mondstadt toprakları buz ve karla kaplıymış ve karahindibalar henüz baş vermiyormuş.

Söylenenlere göre, Mondstadt'ta şarap üretmeyi ilk keşfeden kişi aşırı ihmalkar bir muhafızmış.

Dört tarafında kar fırtınası kopan bir kabilede, çukurları erzakla doldurma işi yürekli avcı toplayıcılara düşermiş. Muhafızın görevi ise bu çukurları davetsiz misafirlere karşı korumakmış.
Böylesine çetin hava koşullarının hakim olduğu bir bölgede, bahsedilen davetsiz misafirlerin insan olması pek rastlanılan bir durum değilmiş ama soğuğa karşı daha dayanıklı varlıklar erzak depolarına ulaşmak için tünel kazarmış. Kabilenin kurallarına göre, bir kişinin bu erzak depolarını devamlı olarak gözetlemesi ve denk geldiği fare deliklerini kapatması lazımmış. Hatta kabilenin erzakını yemeye başlamadan önce, o fareleri yakalaması daha iyi olurmuş tabii.

O zamanlarda, yemeklerin çürümesini engellemek için rutubetli karanlık mağaraların sürekli olarak temizlenmesi gerekiyormuş. Bu da yetmezmiş gibi saklanan küçük, oyuncu yaratıklar muhafızlara şaka yaparmış.

Günün birinde kurnaz bir rüzgar ruhu, aşırı ihmalkar muhafızın yine görevini savsakladığını fark etmiş. Bu yüzden ruh, tilki kılığına bürünmüş ve sinsice yabani elma yığınına girip elmaların olgunlaşıp mayalanmasına sebep olmuş.
Aşırı ihmalkar muhafız, çok aç bir şekilde geri dönmüş ve elmalardan birini aşırmış. Mayalanmış lezzetli meyveyi yerken zevkten dört köşe olan muhafız, hemen bir hayvan postu almış ve elmaların suyunu sıkarak şarap yapmış.

Buz ve kar çağında şarap yapımını ilk keşfeden aşırı ihmalkar muhafız, aynı zamanda Mondstadt'ın ilk sarhoşu haline gelmiş. Söylenenlere göre, tarihte sarhoş olup uykuya dalarak rüya gören ilk kişiymiş.

Sarhoşken gördüğü rüyada yalnız bir kurdun rüyalarına girmiş. Çok uzak geçmişte veya uzak gelecekte bir yerlerde düşman kurt sürüleriyle var gücüyle dövüşmüş, şiddetli bir kar fırtınasında yemek uğruna insanlarla savaşmış ve tarihteki ilk Peri ile tanışmış.

Kabilede yaşayan insan ve sürüde yaşayan kurt, tek başlarına olmaya dayanamamış. Bu yeni yapılan şarap ise ikisini rüyalarında bir araya getiriyormuş...

Fakat ikisinin de bu rüyalara karşı yaklaşımları birbirinden çok farklıymış.

Rüzgar ve kardan başka bir şey görmeyen insan, kurdun özgürce koşuşturduğu çorak topraklara hasretmiş ama yalnız kurt insanın bu arzusundan korkuyormuş. Kurt, insanın neden rüyalara kendini bu kadar kaptırdığını ve onlardan medet umduğunu anlayamıyormuş.
Kurdu asıl endişelendiren şey ise sarhoş insan rüyaya daldığı zaman kurdun, kendisinin gerçekten de kurt mu yoksa kurt ruhlu bir insan mı olduğunu artık ayırt edememesiymiş.

O günden sonra şarabın cazibesine kendini kaptırmak istemeyen kurt, insanların zehrine bir daha dokunmamaya yemin etmiş.
Kurtlar ne rüzgarın evladıdır, ne de şarap ve şarkı diyarı onların yuvasıdır. Bu nedenle kurtlar, insanların yaşadığı yerlerden uzaklaşıp şarap kokusunun ulaşamayacağı dağ ormanlarının derinliklerindeki yabani hayatta yaşamaya başlamış.

"Siz insanların şarap dediği şeye, biz kurtlar hiçlik diyoruz."
diyerek burnu havada bir şekilde konuyu noktalamış kurt.
Ama kurt bu sözü söylemek için kafasını çevirdiğinde, sarhoş adamı çam ağacı dallarından yapılmış bir yatak üzerinde uyurken bulmuş.

Kurt bu duruma çok kızmış ve sinirli bir şekilde burnundan soluyup hâlâ leş gibi kokan adamı oracıkta bırakıp yoluna gitmiş.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

TopButton