Jueyun Tarihi

IconNameRarityFamily
Jueyun Tarihi: Taş Canavarlar
Jueyun Tarihi: Taş Canavarlar3
RarstrRarstrRarstr
Book, Jueyun Tarihi
Jueyun Tarihi: Derinliklerdeki Saray
Jueyun Tarihi: Derinliklerdeki Saray3
RarstrRarstrRarstr
Book, Jueyun Tarihi
Jueyun Tarihi: Wuwang
Jueyun Tarihi: Wuwang3
RarstrRarstrRarstr
Book, Jueyun Tarihi
Jueyun Tarihi: Dağ Ruhları
Jueyun Tarihi: Dağ Ruhları3
RarstrRarstrRarstr
Book, Jueyun Tarihi
Jueyun Tarihi: Qilin
Jueyun Tarihi: Qilin3
RarstrRarstrRarstr
Book, Jueyun Tarihi
Jueyun Tarihi: Saklı Yeşim
Jueyun Tarihi: Saklı Yeşim3
RarstrRarstrRarstr
Book, Jueyun Tarihi
items per Page
PrevNext
Table of Content
Jueyun Tarihi: Taş Canavarlar
Jueyun Tarihi: Derinliklerdeki Saray
Jueyun Tarihi: Wuwang
Jueyun Tarihi: Dağ Ruhları
Jueyun Tarihi: Qilin
Jueyun Tarihi: Saklı Yeşim

Jueyun Tarihi: Taş Canavarlar

Jueyun Tarihi: Taş Canavarlar
Jueyun Tarihi: Taş CanavarlarNameJueyun Tarihi: Taş Canavarlar
Type (Ingame)Görev Eşyası
FamilyBook, Jueyun Tarihi
RarityRaritystrRaritystrRaritystr
DescriptionLiyue'nin halk hikayeleri, mitleri ve efsanelerinden oluşan bir seçki. İnsanın okudukça okuyası geliyor. Bu bölümde taş canavarlarına ait efsaneler yer alıyor.
-Taş Canavarlar-
Liyue'nin geniş arazisinde taştan heykeller var. Bu heykellerin çoğu, iyi bir hava ya da dağ gibi sarsılmaz bir huzur dilemek için dua eden yerel halk tarafından yapılmış. Lakin bazılarının daha kadim bir geçmişi olduğu söylenir.
Özellikle hayvan heykelleriyle ilgili bir hikaye var, bu hikaye Bishui Nehri balıkçıları, Dihua Bataklığı'nın Gümüşotu toplayıcıları ve eski madenci topluluğu arasında bilinir. Bu toprakların bazı yerlerinde, taştan kadim yaratıkların serin sonbahar gecelerinde uyanıp zamanla yabancılaştıkları dünyayı gezdiğini söylerler. Kurbağaların ve böceklerin onları selamlayan sesini duyduklarında taşlaşmış boğazlarından derin ve içli bir bağırışla yanıt verirlermiş. Sonrasında Liyue'de dolaşarak eskiden korudukları toprakları incelerlermiş.
Bildiğim kadarıyla kimse bizzat bir taş yaratığın hareket ettiğini görmemiş ama bölgeyi çok iyi bilen yerel halk, geceleri yerini ve duruşunu değiştiren hayvan heykelleri fenomenini uzun süre inceleyip böyle bir durum olduğunu doğrulamış. Ayrıca uykusu hafif olan kampçılar, gecenin bir yarısında su akışı gibi ama çok daha derin bir ses duyduğunu bildirmiş.
Taş canavarların aslen nereden geldiği konusunda, Qingce Köyü'nün büyükleri bu canavarların Hükümdarlar Savaşı esnasında Rex Lapis'in yanında savaşan aydınlanmış yaratıklar olduğunu söylüyor. Savaş sona erdikten sonra sular çekilmiş ve barış yeniden sağlanmış. Artık aydınlanmış yaratıkların yerel halkı korumasına gerek kalmadığı için birer birer ülkenin daha izbe yerlerine doğru çekilmeye başlamışlar. Buralarda ölümlülerin meselelerinden uzak bir şekilde yaşamaya devam etmişler.
Bazı aydınlanmış yaratıklar, Rex Lapis'in hizmetinde oldukları ihtişamlı günleri sevgiyle anımsayarak Liyue'yi korudukları günlere hasret duyarmış. Ancak kendileri ölümlüler diyarının bir parçası olmadıkları gibi ölümsüz de değillermiş. Bir gün onların da yaşamı son bulacakmış. Bu nedenle Rex Lapis'ten, kısa ömürlü etten bedenlerini sonsuza kadar dayanabilen taşa çevirmesini istemişler. Merhametli Toprak Hükümdarı da dileklerini yerine getirmiş.

Jueyun Tarihi: Derinliklerdeki Saray

Jueyun Tarihi: Derinliklerdeki Saray
Jueyun Tarihi: Derinliklerdeki SarayNameJueyun Tarihi: Derinliklerdeki Saray
Type (Ingame)Görev Eşyası
FamilyBook, Jueyun Tarihi
RarityRaritystrRaritystrRaritystr
DescriptionLiyue'nin halk hikayeleri, mitleri ve efsanelerinden oluşan bir seçki. İnsanın okudukça okuyası geliyor. Bu bölümde kadim zamanlardan kurgusal hikayeler yer alıyor.
-Derinliklerdeki Saray-
Gün geldi. Gidip gelini alma zamanı.
Deniz Tanrısı, dev midyenin ortasında oturup ellerinde iki deniz yılanının dizginlerini tutarken, epey haşmetli görünüyordu. Efendileri, köyün ihtiyarlarından inci hediyelerini kabul ederken ve yeni gelinini arabaya alırken, bu deniz yılanları Tianheng Dağı gibi heybetli duruyordu. Bunun karşılığında köy, Deniz Tanrısı'nın kutsamasını alarak bir yıl boyunca fırtına ve tsunami yaşamayacaktı.

Gelin, dalgaların altında derin bir yere, festivali kutlayarak eğlenen kalabalıktan ve bir başına kalan annesinden uzaklara götürüldü. Deniz Tanrısı, gelini ölü bir balinanın iskeletinden yapılma devasa sütunları olan ve sonu parlayan incilerle ve ışıltılı kabuklarla süslenmiş görkemli bir kapıya çıkan koridordan geçirdi. Sonunda genç gelin, Deniz Tanrısı'nın kendisine yapmış olduğu saraya vardı. Bu saray artık onun yeni evi olacaktı.
"Sıradan insanların işlerine burnumu sokmak gibi bir planım yoktu." diye yankılandı tanrının sesi suyun içinden. Bir kocanın gelinini teselli etme çabasıydı bu.
"Burası birçok genç kadının evi oldu, son günlerini de burada geçirdiler. Çoğu doğdukları köyden uzaklaştırılmıştı. Okyanus onlar için güvenli bir yaşam alanıydı. Rahatsız edilmeksizin, huzur içinde uyuyabilecekleri bir yer oldu. Ev diyebilecekleri bir yerdi bu..."

Ancak bu genç kadın, ödül incileriyle ve nadir kabuklarla süslenmiş yeni bir ev istemiyordu. Okyanus tabanının baş döndüren görüntüsü ve karanlıklarda dolaştığını bildiği yaratıkların varlığı, kendisini huzur yerine endişeyle doldurdu. Zaman geçtikçe ve gelin ne gecesi ne gündüzü olan bu sersemletici okyanus odasında kaldıkça, evini özlemeye ve çelimsiz hale gelmeye başladı.
Nihayetinde Deniz Tanrısı bu genç gelinin ne hissettiğini anladı. Tercihi kendisini üzmüş olsa da gelinin kendi kararını vermesine izin verdi.
"İnsanların günahkar dünyasında bu kararından pişmanlık duyacağın bir gün gelecek." dedi. Deniz Tanrısı, belini süsleyen deniz salyangozlarından birinin kabuğunu aldı ve bunu veda hediyesi olarak geline verdi.
"Bir gün bu kabuğa bir borazan gibi üfleyeceksin. İşte o gün buraya geri döneceksin."

Genç kadın kabuğu alıp karaya geri döndü. Yıllar geçti ve bir anne oldu. Basit ve huzurlu yaşamını sürdürürken, okyanustaki saray kendisine bir çocukluk rüyası gibi gelmeye başladı. Baş döndüren manzaralar ve tuhaf yaratıklar zaman zaman zihninin bulanık derinliklerindeki anılardan fırlıyordu. Bu anıları nadiren hatırlıyordu, hatırlar hatırlamaz da aklından atıyordu. Yıllar boyu böyle yaşadı. Festivalin tekrar gerçekleştiği bir yıl köyün büyükleri tekrar kadının evine geldi. Bu defa ondan kızını almaya gelmişlerdi. İşte o an Deniz Tanrısı'nın yıllar önce neden pişman olacağını ve geri döneceğini söylediğini anladı.
Festival gecesinde kabuğa üfledi ve borazan gibi bir ses çıktı.
Deniz Tanrısı, bu çağrıyı yanıtlayarak köyü selamlamak için yükselen dalgalardan çıkageldi, ancak köyü sular altında bırakan bir dalgayı da beraberinde getirerek köylülerin ve ihtiyarların canlarını uykularında aldı. Dev deniz yılanlarının çektiği devasa midye arabası evinin önünde durdu, ışıltılı incileriyle kadının gözlerini kamaştırıyordu.
Anne, kızının elini tuttu ve onu Deniz Tanrısı'nın midyesine koydu. Tıpkı çocukluğundan hatırladığı anı gibiydi yaşananlar. Tek farkı, bu defa ardında bıraktığı köyün okyanusun dalgalarında harap olmasıydı.

Jueyun Tarihi: Wuwang

Jueyun Tarihi: Wuwang
Jueyun Tarihi: WuwangNameJueyun Tarihi: Wuwang
Type (Ingame)Görev Eşyası
FamilyBook, Jueyun Tarihi
RarityRaritystrRaritystrRaritystr
DescriptionLiyue'nin halk hikayeleri, mitleri ve efsanelerinden oluşan bir seçki. İnsanın okudukça okuyası geliyor. Bu bölüm Wuwang Tepesi'nin nasıl oluştuğunu anlatıyor.
-Wuwang-
Qingce Dağı'nın kuzeyindeki dik noktaların arasında gizli, Wuwang Tepesi diye bilinen bir yamaç vardır. Doğaüstü olayları anlatan birçok masal, hiç iyiye işaret olmayan bu bölgede geçer.
Wuwang Tepesi ormanlarında, ölülerin ruhlarının pusuya yattığına dair söylentiler Liyue'de ağızdan ağza dolaşır. Bu ruhlar harabeye dönmüş köyün çevresinde dolaşır, solmuş ağaçların ve çürüyen yaprakların arasında gezinir. Yaşarken halledemedikleri işlerin acısıyla ebediyen yanıp tutuşurlar. Havada süzülen bu ruhlar, sık sık oradan geçen masum insanları yoldan çıkarır ve onları tehlikeli dağ yollarına doğru çekip bir nehre yuvarlanmalarına ya da aç canavarların tuzağına düşmelerine sebep olur.
Wuwang Tepesi, ismini bu olaydan almıştır. Wuwang ortak dilde "ihtiyat" anlamına gelir ve Wuwang Tepesi'nin "ihtiyatlıların cezalandırıldığı yer" olduğu söylenir. Yolculuklarında aceleyle veya düşüncesizce hareket etmeyen gezginler bile, dağ havasındaki sisin içindeki bu kötülüğün tuzağına düşer.
Hem masum köylüler hem de bilgisiz ziyaretçiler, Wuwang Tepesi'ndeki ruhların aldatmacalarına kanar ve yoğun sis tabakasının gökyüzünü kapladığı, bilinmez tehlikelerin gölgelerin arasında pusuya yattığı kara ormanların derinliklerine doğru çekilirler. Bu uğursuz ruhların, ölümlüleri oyuna getirmek için kullandığı bir sürü yol vardır. Kimisi matem, kimisi de pişmanlık şekline bürünür. Ölülerin sesi veya görüntüsü olarak, ölülere duyulan sevgi olarak ya da çözüme ulaşmamış bir anlaşmazlıkta karşı tarafın pişmanlığı olarak ortaya çıkarlar. Gezginler, bir anda kendini ruhun çığlığını dinlemek zorunda hisseder ve onları Wuwang'ın derinliklerine kadar takip eder.
Ancak Wuwang Tepesi her zaman böyle değildi. Görece yakın zamana kadar burada hayat belirtileri vardı. Geçmişte bu yamacın dibindeki köyde huzurlu ve sakin bir yaşam sürülürdü. Bacalar her zaman tüter, sokak lambaları daima yanardı. Aynı köy, şu anda terk edilmiş bir halde... Binalar harabeye dönmüş ve köylülerden geriye sadece uzaktan gelen belli belirsiz bir uğultu kalmış.
Qingce Köyü'ndeki çocuklar arasında sürekli okunan bir masal vardır. Masala göre Wuwang Tepesi'ndeki gençler, uzaklardaki bir deniz canavarının balinaların şarkısına benzeyen sesiyle büyüleniyor ve sahte vaatlerle çocuksu hayallerin peşine düşerek kendilerini yavaşça akan Bishui Nehri'ne atıyorlar. Nehirle birlikte giderek Bulut Denizi'ne ulaşıyor ve orada dalgalarla bütünleşerek ormana ve yamaçtaki köylerine dair her şey unutuyorlar. Bu sırada hayalleri, deniz canavarının şarkısı haline geliyor.
Çağlar boyunca gençler bu şekilde kaybolmuş, sonunda Wuwang Tepesi'nin son sakinleri de yaşlanmış. Üzüntüyle iç çekerek, bu ölümlü diyarı birer birer terk etmişler. Bir başka dağ köyü daha sessiz bir hayalet kasabaya dönüşürken, Rex Lapis'in gurur ve neşe kaynağı olan Liyue Limanı'nın parlak ışıkları daha da canlı yanıyormuş.
Ama insanın hemen unutan ve değişken zihninin aksine, devamlı akan ley hatları hiçbir şeyi unutmaz. Dalgalı element enerjisi, Wuwang Tepesi'nin eski sakinlerinin hem iyi hem de kötü hayallerini yeniden yaratmak için ruh haline bürünür. Tıpkı evladını kaybetmiş ve her şeyi geri getirebilmek için çaresizce geçmişi tarayan bir anne gibi, ley hatları da tekrar tekrar geçmişi ve içindekileri diriltiyor, tabii bunu bilinçsizce yapıyor. Her birinin görüntüsü, her çocuğun ağlayışı, yaşlıların ölümden önceki yıllarındaki iç çekişi gibi. Her mutlulukta, her hüzünde... Açık denizlerdeki dev yaratıkların hipnotize edici şarkısı gibi, buradan izinsiz geçen ve geçmişe özlem duyan her canlının aklını istemsiz bir şekilde çeliyor.

Jueyun Tarihi: Dağ Ruhları

Jueyun Tarihi: Dağ Ruhları
Jueyun Tarihi: Dağ RuhlarıNameJueyun Tarihi: Dağ Ruhları
Type (Ingame)Görev Eşyası
FamilyBook, Jueyun Tarihi
RarityRaritystrRaritystrRaritystr
DescriptionLiyue'nin halk hikayeleri, mitleri ve efsanelerinden oluşan bir seçki. İnsanın okudukça okuyası geliyor. Bu bölümde dağlarda yaşayan Periyle ilgili hikayeler yer alıyor.
-Dağ Ruhları-
Liyue'nin dağ ormanlarında havada süzülen birçok yalnız peri varmış. Bu parıldayan ruhlar, daima dağdaki sisin içinde, antik kentlerde ya da yerle bir olmuş yıkık dökük köylerde uçarken görülürmüş. Önsezi sahibi biri yakınlara geldiğinde periler, onlara uzun zamandır kayıp olan hazinelere veya akla hayale sığmayan dehanın ürünü olan düzeneklere giden yolu gösterirmiş.
Liyue halkı, bu sessiz ufak ruhların ya ölmüş Adeptusların ya da geçmişteki isimsiz yardımsever tanrıların ruhları olduğunu, bunları görmenin uğur getirdiğine inanırmış. Başkaları ise bunların soy bağı olmayan yabancıların ruhları olduğunu, yalnız ve kaybolmuş ziyaretçilerin eve giden yolu bulmalarına yardımcı olmak için dağlarda gezindiklerini düşünürmüş.
Dağ köylerinde anlatılan bir diğer efsanede, Adeptuslardan önce dağlarda dolanan perilerin tamamıyla farklı bir tabiata sahip oldukları, fiziksel şekillerinin çok güzel olduğu ve müthiş bir bilgeliğe sahip oldukları bir zamandan bahsedilir. Perilerin dağlarda gezindiği ve eski şehirlerin büyük salonlarında dolaştığı bu çağın, Rex Lapis'in sayısız rakip tanrıyla mücadele ettiği zamanlardan bile eskiye dayandığı söylenir.
Uzak geçmişte yaşanmış bir dönemde perilerin atası, uzaklardan gelen bir gezgin ile karşılaşmış. Ay Sarayı'ndan üç kız kardeşin şahitliğinde bir birlik yemini etmişler. Sadece bir ay sonra beklenmedik bir felaket yaşanmış. Etraflarındaki dünya yerle bir olurken, peri ve sevgilisi kaçmış. Yine de korkunç felaketten kurtulamamışlar. Onlara verilen acımasız ceza, sonsuza dek birbirlerinden ayrılmaları ve hafızalarında birbirlerine dair tek bir anı bile kalmaması olmuş.
Zarif ama kalbi kırık peri ve kız kardeşler, günden güne daha da asık suratlı ve içine kapanık hale gelmiş, harikulade vücutları solup gitmiş ve eski hallerinden eser kalmamış. Önceki görünümleri parçalanarak dağlara ve harabelere düşmüş, bu parçalar buralarda küçük yaşam formlarına dönüşmüşler. Çoğu şeyi unutmuş ve kaybetmişler. Sesleri ve bilgelikleri onları terk etmiş ama hüzünlü şarkılarını söylemeye devam etmişler. Bu yüzden, uzun zaman önce kaybettikleri sevgililerine duydukları derin aşkın bir parçasını yine de içlerinde tutabilmişler, dağdaki sisin içinde mola veren gezginlere de yol göstermeye devam etmişler. Terk edilmiş harabelerde, kullanılmayan dolaplarda ve artık anlamının çözülmesi mümkün olmayan şiirlerde kadim hatıralarının izini sürmeye çalışmışlar.
Elbette bunlar, sadece acemi, tutarsız halk masallarından ve Rex Lapis'in zamanından önceki uzak geçmişte Liyue'nin nasıl olabileceğine dair çılgın ve fantastik varsayımlardan ibaret. Bu hikayelerin doğruluğuna güven olmadığını söylemeye gerek bile yok. Yine de, dağlarda gezinen bu kederli ruhların gerçek kökeni hâlâ tartışma konusu ve bu konuda bir fikir birliğine varılabilmiş değil.

Jueyun Tarihi: Qilin

Jueyun Tarihi: Qilin
Jueyun Tarihi: QilinNameJueyun Tarihi: Qilin
Type (Ingame)Görev Eşyası
FamilyBook, Jueyun Tarihi
RarityRaritystrRaritystrRaritystr
DescriptionLiyue'nin halk hikayeleri, mitleri ve efsanelerinden oluşan bir seçki. İnsanın okudukça okuyası geliyor. Bu bölüm qilin'lerin ve insanların ortak tarihini ele alıyor.
-Qilin-
Liyue dağlarında anlatılan efsanelerden biri de qilin'ler hakkındadır. Qilin'ler, soylu ve yardımsever aydınlanmış yaratıklardır. Genellikle dağlardaki ormanlarda yaşarlar ama sadece yıldızların berrak çiyleri aydınlattığı gecelerde ortaya çıkarlar. Sadece kaynaklardan su içer, hoş kokulu bitkileri tüketirler.
Doğuştan zarif olan qilin'ler nazik, aydınlanmış yaratıklardır. Qilin'lerin hiçbir canlıya zarar vermeyeceği, hatta böceklerle bitkilerin üzerine basmayı reddettikleri söylenir. İnsanlar, qilin'lerin karakter özelliklerinin, davranışlarının ve tüm hareketlerinin bin yıl boyunca hiç değişmemiş kadim davranış kuralları tarafından belirlendiğine inanır.
Hükümdarlar Savaşı'nın yaşandığı vahşi çağın ardından, birçok Adeptus ölümlülerin gürültülü dünyasında yaşamaya devam edemedi. Sonuç olarak Rex Lapis'in önderliğinde kendilerini toplumdan soyutladılar ve bambu ormanları ile dağlarda gözlerden uzak bir yaşam sürmeye başladılar. Artık insanların dünyasına karışmıyorlardı. Bunun yerine, dağ ve su kaynaklarıyla dolu bir diyarın tadını çıkarıyor ve kendi ilgi alanlarına yöneliyorlardı.
Yine de bin yılı aşkın bir süredir ölümlülerle iş birliği yapan bazı aydınlanmış yaratıklar, sıradan insanlarla çok yakın arkadaşlıklar kurmuştu. Ölümlüler diyarında Toprağın Efendisi'nin isteğini gerçekleştirmeye ve Adeptus güçleri ile yardımseverliklerini kullanarak insanlara yardım etmeye karar verdiler. Bazıları dağlardaki köylerde saklandı, bazıları şehirlerdeki kalabalık sokaklarda dolaştı. İnsanlarla birlikte yaşayıp aralarına karıştılar. Böylece Liyue Limanı'nda eşsiz soylar ortaya çıktı.

Birkaç bin yıl öncesini anlatan bir halk hikayesine göre, o zamanlarda bile zarif qilin'lerin arasında vahşi ölümlülere derin duygularla bağlananlar vardı.
Hikayeye göre, o vahşi çağda insanlar su nilüferi ve defne yapraklarından yapılma kıyafetler giyiyordu.
Bir otacı, gece vakti bir dağ gölünde yıkanırken hayretler içinde kaldı çünkü yakınlardan geçen bir qilin adamın suyun kenarında bıraktığı kıyafetleri yemeye başlamıştı. Aydınlanmış yaratık, insanların utanç ve mahremiyet kavramlarını anlamak ve aydınlanmış yaratıkların ölümlüler diyarındaki davranış kurallarını öğrenmek için henüz çok gençti.
Qilin, kaba davranışını telafi etmek ve ölümlü adamı uhrevi Adeptus görünümüyle korkutmamak için bir kadın görünümüne büründü. Dolunayın soluk ışığı göle vurduğu zaman, otacının karşısına çıktı.
Bu aydınlanmış genç yaratık, insanlardaki utanç ve mahremiyet kavramlarını anlamıyordu. Ayın ve ateş böceklerinin aydınlattığı o dağ ormanında yaşayan aydınlanmış yaratığın üzerinde, çiy damlaları ve ay ışığından başka bir şey yoktu. Cahil ölümlü ile birlikte seyahat etti, çiçeklerin ve bambu ağaçlarının arasında neşeyle dolaştı, adama Adeptusların dağda yaşadığı yerleri gösterdi, ona kuşların öterken neler söylediklerini anlattı, böcek seslerinin arasında hafif bir uykuya daldı ve yavaşça daha önce birçok kişinin gördüğü kadim rüyaları görmeye başladı.
Otacı, şafağın ilk ışıkları ile uyandı ve aydınlanmış yaratığın hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolduğunu fark etti.

Hikayenin nasıl devam ettiğine dair farklı görüşler var. Bazıları qilin'in gece vakti otacının kapısının önüne bir bambu sepet bıraktığını, sonra da mehtaplı sise karışarak ortadan kaybolduğunu söylüyor. Otacı kapıyı açtığında, sepetin içinde uyuyan bir çocukla karşılaşıyor.
Bazılarıysa, qilin'in o günden itibaren ölümlüyle birlikte yaşadığını, çocuk sahibi olduğunu ve insanların yaşamına uyum sağladığını söylüyor.

Bu bin yıllık hikayenin gerçek olup olmadığının bir önemi yok çünkü bu zarif aydınlanmış yaratıklar hâlâ Liyue sakinlerinin arasındalar ve kalabalıkların arasında gizlenmiş bir halde, Rex Lapis'in onları yeniden çağıracağı günü bekliyorlar.

Jueyun Tarihi: Saklı Yeşim

Jueyun Tarihi: Saklı Yeşim
Jueyun Tarihi: Saklı YeşimNameJueyun Tarihi: Saklı Yeşim
Type (Ingame)Görev Eşyası
FamilyBook, Jueyun Tarihi
RarityRaritystrRaritystrRaritystr
DescriptionLiyue'nin halk hikayeleri, mitleri ve efsanelerinden oluşan bir seçki. İnsanın okudukça okuyası geliyor. Bu bölüm Dunyu Harabeleri'ni anlatıyor.
-Saklı Yeşim-
Liyue Limanı'nın kuzeybatısındaki vadide ve Nantianmen'in güneyinde birçok terk edilmiş kadim harabe var.
Bu bölgelerden biri Dunyu Harabeleri olarak bilinir. O bölgenin Hükümdarlar Savaşı'ndan bile daha eski bir dönemden kalma olduğu söylenir.
Ağızdan ağıza aktarılan eski efsanelere göre, "Dunyu" kelimesi "güzel yeşimlerin sığındığı diyar" anlamına geliyormuş.
Kimselerin hatırlamadığı ve Rex Lapis'in bile genç sayılabileceği dönemlerde, Liyue'nin batısındaki çorak topraklara gökten bir yıldız düşmüş. Yıldız düştükten sonra, bu topraklar büyük ve derin bir kanyona dönüşmüş ve kanyonun içinden sonsuz miktarda güzel yeşim çıkmaya başlamış. Böylece burası Liyue'deki bin yıllık endüstriyel madenciliğin temeli olmuş.
Efsanelere göre, isimsiz yıldızın bir parçası koparak kuzey Lisha'daki kayalıklara düşmüş.
Çoğu kişinin bildiği gibi dilsiz kayaların da ruhu vardır. Ölümlülerin olmadığı zamanlardan bu yana, ölümlülerin idrak edemeyeceği bir şekilde ley hatlarının nabızları ile dağ kaynaklarının yankılarını dinlerler ve dağların yavaş ancak durdurulamaz hareketlerini gözlemlerler.
Ama dünyanın sıradan, sabırlı taşlarının aksine, göklerden düşen meteorun parçaları gururlu ve hareketliymiş.

Daha sonra, sayısız tanrı ve hükümdarın belirlenmiş kutsal yerler için savaştığında, yıldızların ve uçurumun kendileri solup gittiğinde, gerçekleşen trajediler ile yapılan kötülükler su kaynaklarının ve dağların nefes almasını engellemiş. Bu duruma artık katlanamayan yıldız, büyük kanyonun tüm ikna çabalarına rağmen uzaklardaki göklere doğru sıçramış.
Semavi yeşim göklere dönmüş ve ardında derin bir çukur bırakmış. İnsanlar, bu çukurun içinde büyük şehirler ile kudretli kaleler inşa etmiş. Düşen yıldızın geride bıraktığı mirasa sığınıp kendilerini oraya kapatmışlar.
Dunyu Vadisi'nin kaleleri, sonraki birkaç bin yılın kargaşalarıyla fırtınalarına dayanabilmiş ve Liyue Limanı'yla iyi ticari ilişkiler kurmuş ama bu durum yaklaşık 500 yıl önce sona ermiş.
Kara felaketin gelişi ve Hiçliğin yükselişiyle birlikte, Dunyu sakinleri kadim şehri mühürleyerek diğer diyarlara göç etmiş. Sığınmacıların evlerinin kapısını neden mühürlediğini ve bin yaşındaki Adeptuslarla Yakshaların bile bu konuda neden sessiz kaldığını kimse bilmiyor.
Böylece mühürlü kaleler; içlerinde damlayan suların oluşturduğu göller ve boş salonlarda uğuldayan rüzgarlar dışında hiçbir şey bulunmayan dev ve sessiz mezarlara dönüşmüş. Liyue halkı da bu kalelere zaman içinde "Dunyu Harabeleri" adını vermiş.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

TopButton